Saturday, February 14, 2009

Gercek Mutlulugun Sirri

Insanlar uzun zamanlar mutlulugun kaynagini aradilar, sordular, sorustular. Kimileri cozemeden gocup gitti obur dunyaya kimileriyse buldugunu sanarak. Neydi gercekten mutlu yasamamizi saglayan, hic sordunuz mu kendinize? Neydi beni gunu birlik degilde hayatim boyunca mutlu kilacak?

Bunun uzerine uzundur dusunuyorum aslinda ve en sonunda buldum galiba 500 Milyarlik sorunun cevabini. Cok basitti cevap aslinda. Mutluluk ne cok iyi bir kariyere sahip olmada, ne cok para kazanmada, ne en guzel evliligi yapmada, ne onumuze koydugumuz hedeflere ve hayallare ulasmamizdaydi. Gercek mutluluk ICIMIZDE aslinda. Elimizdekilerin degerini bilip onlara sukrettigimizde mutlu oluyoruz bu kesin. Icimizdeki o muthis gucu cikarmakti aslinda zor olan belki insanlar icin. Ne yazikki icinde bulundugumuz toplum, cevre, ozellikle Bati dunyasi bizi hep ileriyi donuk hedeflerin pesinde kosturuyordu. Bugune kadar basardiklarimizin, ya da bize Yukardaki tarafindan ya da ailemiz tarafindan verilenlerin hic kiymetini bilmiyorduk. Elimizdekilerin kiymetini bilmezsek arzuladigimiz hedeflere ulastigimizda onlarin degerini nasil bilecektik ki? Bu ucu bucagi olmayan adini "hayat" koydugumuz merdiveni tirmanirken hic mi durup bir soguk su icmeycektik? Bu hedeflerin pesinden kosarken gercek anlamda mutlu olmamiz imkansizdi kesinlikle. Biz mutlu oldugumuzu veya olucagimizi zannediyorduk sadece o hic bitmiyecek merdivenin sonunun gelicegi umidiyle. 

Hayati aninda yasamanin onemine deginen de bir parantez acilabilir bu konu hakkinda. Bugunu yasamak ne kadar da zordu bizim gibi Dogu mantalitesi olmayan insanlarda aslinda. Budistlerin hayat boyu yapmaya calistiklari tek sey buydu aslinda. Kendilerini arzulardan arindirarak o gunu, o ani yasamak. Onlar mutlugun recetesini yuzyillar once cikarmislardi. Bizim o recetenin 21. yuzyilda da ise yaradigini gostermemiz icin cok zor da olsa bugunu yasamaliydik doyasiya. Cinlilerin cok guzel bir atasozu var kliselesen: Yarin olmaycakmis gibi yasa, hic aldatilmamis gibi sev, kimse seyretmiyormus gibi dans et. Yarin olmayacakmis gibi yasamak he? Yarin bu hayatta olmuycagimi bilsem, bugune kadar neyim varsa neyi basarmissam sukrederdim Tanrima. Iste boyle yasamaktan bahsediyorum mutlu, tatminkar bir hayat yasamak icin. Imkansiz mi?

Sahip olduklarimizin kiymetini bilip onlar icin sukrederek yasarsak mutlu olucagimizdan hic bir suphem yok. Bunu ben yapabildigim kadar, elimden geldigince uygulamaya calisiyorum. Bunu en ufak bir aksam duasinda bile kendimize hatirlatmamiz yeterliydi belki de. Yeter ki icimizden dusunerek, kalpten hissederek yapalim.  

Bu kadar sukretmekten bahsedip te size bir Top 5  listesi vermemekte ayip olurdu sanirim... 

1. Saglik saglik saglik. Benim ve sevdiklerimin sagligi icin
2. Ailemin her ferdinin varligi icin
3. Kimseye finansal acidan muhtac olmadan kendi kendime yetebildigim icin
4. Dunyanin her bir kosesinden tanistigim farkli irktan, dilden, dinden dostlarimin varligi icin
5. Amerika'nin SF sehrinde yasayarak cocukluk hayalimi gercege donusturdugum icin

Tanrima kalbimin en derin yerinden tesekkur ederim. 

Gercek mutlulugun sirri ICIMIZDE buna inanin...

Friday, February 6, 2009

10 sene sonra yukarilarda bir yerde...

Tam on sene sonra bulusacaklardi cennette... aslinda yayam ancak 10 sene dayanabilmisti kocasindan ayri kalmaya. Mart 99' da kaybettigim cok sevdigim biricik dedemden sonra Subat 09' da yayami da kaybettim. Kanina karisip diger organlara sicrayan kanser iki ayda aldi canini o masum, tatli, sevecen, "suya sabuna dokunmayan" kadinin.

Yayamin benim hayatimda cok onemli bir yeri var aslinda ve herzamanda olucaktir. En geriye sararsak filmi benim dogmamda cok buyuk bir etkendir kendisi. Hayata gelmemi cok istemisti nedense. Benim ona olan sevgim en kucuk yasimdan beri hep devam etmisti. Ilkokul yillarinda her cumartesi mahallede top oynarken aksam yayamla dedemde kalicagim zaman dort gozle beklerdim. Maclardaki oglen yemegi molasinda yogurtla karistirilmis makarna, aksam onlara geldigimde kitir patates ve et ve koftenin kokusu hala burnumda tuter. O evde herzaman huzur vardi. Butun gunun yorgunluguyla gec saatlere kadar dayanamiyordum tabi ama dedemle kagit falina baktigimizi, soguk kis gunlerinde sobada kestane pisirdigimizi hatirlamak bana huzur veriyor acikcasi. Aslinda cok basit bir cocukluk gecirmistim belki asagi yukari her hafta ayni seyleri yapiyordum ama yine de dort gozle bekliyordum cumartesilerin gelmesini.

Pazar sabahlari dedemle Yesilkoy kilisesinde mum yakip, sahilde cirozdan fenere kadar yuruyup arada futbol topumla paslastigimizi, donuste o taze ekmegi alirken firindan bende o politakayi cok seven dedemin sevdigi butun gazeteleri topluyordum gazeteciden. Eve vardigimizda mukemmel bir pazar kahvaltisi yumutali ekmekle zirve yapiyordu. Pazar sabahlari 10'da baslayan yabanci filmi trt'den seyretmekte bir rituel olmustu hani kahvalti esliginde.

Yayamin hayati cok ozveriyle gecmisti kucuklugunden beri. Her zaman dedigim gibi sacrifice generation di tam anlamiyla onunkisi. Kayseri'de koyde buyuyen cocuk yasta hali dokuyup nakis dikerek ailesine yardim eden bir kisiydi. Dedemin o inanilmaz ileri goruslulugunun, sifir parayla baslayip bir orduyu gecindiricek kadar eve gelir getirmesinin en iyi semeresini tabi esi goruyordu. Istanbul'da 30'lu yaslarinda tasinan bu genc cift butun aile ve akrabalarini toplamayi da ihmal etmemislerdi. Gedikpasa'dan Yesilkoy'e varacak o yolculuk hayatlarini da cizmisti bu ikilinin. 

Yillar sonra 99' ve 09' da veda edecekleri bu hayatta bir cok sevenini arkada biraktiklarini biliyorlardir sanirim. Mutluyum onlar icin... 10 yil sonra yine yeni yeniden...

Sunday, February 1, 2009

Subat 08- Subat 09 : Bir yilan hikayesi

Hersey aslinda Subat 2008'den once baslamisti ancak bu enteresan hastaligin teshisi gecen senenin Subat ayinda konmustu. Krohn a.k.a Crohn's Disease demisti soyadi Crohn's olan bir amcam 1930'larda buldugu bu teshisle. Bu hastalik insanlarin barsaklarinda olusturdugu bir iltihaplanmaydi ve Tip su ana kadar hala ne sebebini ne de cozumunu bulmustu Krohn'sun.

Bana ilk gunden beri anlatilan bu hastaligin genetik olmasi ve benim yapabilecegim hicbirseyin olmadigiydi. En ufak antibiyotikten en guclu serumlari yiyene kadarda gikim cikmiyordu cunku doktorun her dedigini yapmak zorundaydim onlar hep guvenilirdi ya. Tabi o verdikleri ilaclarin yan etkilerini fazla dusunmeden. 

New York'ta baslayip San Francisco'ya geri donmemi sagliycak bu hastaligin detaylarini girmeden bende biraktigi etkileri paylasmak istedim. Ve ondan da onemlisi hayatimdaki seylerin onem sirasini tekrar goz onunden gecirmemi saglamisti. Ne mi ogrenmistim? Insan sagliginin onemini; icinde o huzur olmadiginda herseyin olsa da rahat ve mutlu olmanin imkansiz oldugunu. Ailemin onemini; herzaman zaten onlar yanimda benim destekcim dedigim ailemi bu hastaliktan sonra adeta bagrima basmistim. Cok onemliydi aslinda elimizdekilerin degerini bilmek. Sosyal yasantimiz bize hep daha cok, daha iyi seyleri aramaya itiyordu ve bizde bu dongu icinde donup dolasiyorduk. Birinin comagi sokmasi gerekiyordu ki elimizdekilerin degerlerini anliyip onlari takdir etmemiz gerektigini. Daha ne mi ogrenmistim? Beynimizin gucunu; eger birseyi istersek ve onun uzerine olumlu dusunursek o istedigimizin bir sekilde bize ulasacaginin garantisi. R. Sanal'in Kuantum Sicrama adli kitabinda yer verdigi bu "Secret" vari gucu kullanmamizin bizim elimizde oldugunu ogrendim. En zor gunlerimde bu kitaplari okuyarak ve moralimi yuksek tutarak ayakta kaldigimi soyleyebilirim.

Temmuz Agustosta cosan Eylul beni hastanelik eden bu hastaligin naturel yonden bir cozumu olmasi gerekiyordu illaki. Ben hala doktorlarin bu hastalikla hayat boyu yasiycaksin geyigine inanmamistim ama elimde aksini kanitliycak birsey yoktu. New York'ta birgun sabah kalktigimda ben San Francisco'ya gidiyorum dedim. Tarih 13 Ekim 08 yanlis hatirlamiyorsam. 17 gun icinde Amerikanin bir ucundan otekine, isimi transfer ederek, apartmanin kirasini kapatarak, esyalari satarak, kolilerce esyalari tasiyarak SF'ya donusu yapmistim. Tarih 1 Kasim'di. Annemin destegiyle ve inanilmaz yardimiyla tek parca tasinmistim ve 3 kasimda hemen isime baslamistim. Takim ayniydi patron ayniydi sadece mekanim ve saat farki olusmustu. Bunlarin ustesinden gelmek kolaydi ama yine de bu hastaligi cozumu bulamamistim...

SF'da ayda bir serum yemeye devam ederken o ilacin benim bunyemi ne kadar sarstigini, bagisiklik sistemimi tamamen altust ettigini anlamak cok kolaydi. bir california son baharinda uc kat ust, iki kat pantalon, kaskol, kaban giymek cok ta normal olmasa gerek ki benim gibi sicaga gelemeyen biri icin. Bir ay daha boyle gectikten sonra ben Alternatif tipta cozumler aramaya basladim. 

Homeopati denen bitkisel ve bazi naturel ilaclarla bu hastaligin yenebilecegini isten bir arkadasim soylemisti. Ayni cocuk bu hastalik sana olabilecek en iyi seylerden biri demisti beni dumur halde birakarak. Nasil yani dememe kalmadan sanslisin ki dedi bu olay sana genc yasinda vurdu ve hayatini duzene koymak icin bir mesaj verdi, bir nevi uyandirdi. Daha once bahsettigim onem sirasini hatirlatti hayattaki. Ya 50 yasinda basina gelseydi dedi. O zamana kadar hayatin ruzgarina kendini birakip yasayacaktim ama cok ta bilincli olmadan. Bilincten ziyade hayatta neleri gerceklestirmem gerektiginin ve benim arzuladigim seyleri birer birer bulmaya baslamadan.

Hayat entersandi aslinda. Neydi yani bu hastaligin bana geldigi icin mutlu mu oluyordum yoksa. Su anki aklimla iyiki de olmus diyorum yeminle. Bunu yasamayanin anlmasi biraz zor olur sanirim ama harbiden iyiki de basima gelmisti bu olay. 26 da hayat 180 derece donuyordu benim icin. Ama bir dakka yahu hala cozumu bulamamistik. Taki benim alternatif tipta arastirmalarimi her gordugum kisiyle paylasarak bir nevi Kuantum yapmaya baslamama kadar. Cozumu cok istiyordum ve bulacagima inaniyordum. Acaba NY'ta 13 Ekim'de uyandigimda icimdeki "SF'ya tasinmalisin" sesi de bu yuzden miydi?

14 Aralik benim icin cok enteresan bir gun olarak tarihe gecicektir. Halam o gun icin bu alternatif ve naturel yollardan iyilestirmeye inanan bir doktorla randevu almisti benim icin ve beraber o adami gormeye gidicektik. Websitesinden adam hakkinda bilgi alirken yedigimiz yemegin onemini defalarca dile getiriyordu ki benim 3 ayri doktoruma gore diyetin bu hastalikla "kanitlanmis" bir alakasi yoktu. Ne yersek yiyebilirdik ama alkol ve kahveyi biraz aza indirerek. peki asil yemek? hicbir sorun yoktu onda. Ayni gun benim asil doktorla da randevum olmasi ironikti sanirim. Oglen benim doktor sana yapilan bu serumlar cevap vermiyor daha guclu etkisi olan baska bir ilaca gecmemiz gerekicek sanirim demisti. 1/1000 beyinde kalici etkiler birakmasinin yaninda, kanser olabilme etkisi de yan etkilerden biriydi. Simdi doktora "dur bakalim soyle" demek geldi icimden. o da olmazsa ameliyatla barsagini almamiz gerekicek dedi cok normal biseymis gibi. zaten barsaka gerek te yokmus, apandisit gibi. 

Ayni gun aksam ustu Dr. Cowan (www.fourfoldhealing.com) in alternatif tibbinda hayatimin cozumunu aramaktan baska bir cozum bulamiyordum. Butun umutlar ondaydi ama ameliyatta kafamdan cikmiyordu acikcasi. Dr. Cowan beni bir psikolog gibi sorguya cektiginde ben son bir yilin ozetini gecerken adam notunu almaya devam ediyordu. Bitti mi dedi? Evet hepsi bu kadar dedim. Adam icinden gulmeye basladi bana degilde daha cok anlattiklarima. Biliyomusun dedi senin gibi kac kisi Krohn's hastaligiyla bana geliyor diye ve hicbiriniz ne yazikki hastaligin tam olarak ne oldugunu bilmiyorsunuz dedi. Tipta aciklanmayan cok basit seyler vardi Krohn's hakkinda. Barsaktaki iltihaplanmanin sebebi neydi mesela. Adam butun olayi bir biyoloji dersinden alinti yapar gibi anlatirken benim ve halamin agizlari acik adami dinlememiz ve herseyin o kadar mantikli kulaga gelmesi bendeki endorfin seviyesini bayagi bir arttirmistir eminim. 

Butun olayin baslangici asiri antibiyotik kullanimi (ki ben NY'ta arka arkaya 10 ar gunluk antibiyotik bitirmistim kaptigim virusten sesimi kaybettikten sonra) stres ve diyete baglamisti. Genetik hicbir olay yok dedi ve dediklerimi uygularsan 4-5 ayda tamamen iyilesiceksindir dedi. Iki olay vardi birisi diyetimde karbonhidrat yani sekerli ve veya sekere donusucek mamullerden uzak durmaliydim. Ikincisi, barsaki tekrar normale donusturmek icin tavuk suyu, paca, kemik suyu gibi jelatini bol corbalar icmem gerektigini soyledi. Kimin aklina gelirdi ki bizim eski haslamalar, pacalar beni duzelticekti. Doktorun intro diyete baslarken sadece corbayla 2 hafta gecirmemi istedi. sonra yavas yavas protein ve fiberleri ekleyebilicektim. 18 Aralikta basladigim bu diyetin 2. ayina doldurmaya yaklasirken bende %50 ye yakin bir degisim gozukuyordu ki bu cok iyiydi.

Hem moral olarak kendimi iyi hissediyordum hemde bu hastaligin naturel yollardan gecicegine olan inancim semeresini gosteriyordu. Belki her yemegi yiyemiyordum ama sabretmek ve o tamamen iyilesen vucudumu gorecegim gunler aklima geldiginde gerekirse ac bile kalabirdim. Ki aslinda diyet cok ta kotu degildi. Makarna, pilav, patates gibi genelde ana yemegin yaninda gelen yiyeceklerden uzaktaydim. klasik bir aksam yemeginde somon baligi ve salata vardi. hem hafif hem de faydaliydi. Bu hastalik yuzunden yedigim hersey dikkat ediyordum ve aslinda gercekten saglikli besleniyordum.

Olayi ozetlemeye gelirsek bu hastalik son 70-80 senedir var ki gelismis ulkelerdeki yemeklerin proses olup satilmaya basladigi zamanlara denk gelmesi de sadece bir tesaduf olsa gerek di mi? Millet McDonald's lari, konservedeki yiyecekleri mikrodalgaya koyup yemege devam ettikce, bu hastaliga kapilanlarin sayisi daha da articaktir ne yazikki. Sirf Amerika da her gecen yil 20,000 kisi daha Krohn's ve kolit tarzi hastaliklara yakalaniyorlar ve bu ilac sektoru icin inanilmaz bir para yapma sahasi. Dusun bir is plani yapiyosunuz... musterinize sattiginiz serum her iki ayda bir vericeksiniz ve musteriniz bunu hayat boyu alicagini biliyor ve yeterki ameliyat olmiyim diyor. FYI, her serum sigortasiz $4000. Boyle bir kapitalist ulkede, her gecen gun yen serum ureten ilac sirketleri turemesinin sebebini anlamak cokta zor olmasa gerek. Ne demek yani, diyetini degistirsen bu hastalik kurtulucakmiydin? yok abicim biz diyet hakkinda saglik bakanligi nezlinde hicbir arastirma yapmayalim yoksa bu para makinesinin icine comak sokmus oluruz. Komplo teorilerine fazla inanmam ama bu biraz alenen oldu sanirim. Allah, Dr. Cowan gibi insanlardan razi olsun. Adam para icin yapmadigi nerden belli bu isi. Bir kere gordum adami. $200 verdim. Ve bidaha gelmene gerek yok dedi. Sorun olursa email at dedi ve oyle devam ediyoruz. 

Bu yilan hikayesinin birinci senesi dolarken icimdekileri bloguma dokmek istedim. Hele birde ilk yazi olunca biraz daha heyecanli bir yazi oldu sanirim. Nisan-Mayis aylarinda tamamen iyilesmis bir barsakla tekrar futbol oynayacagim gunleri dort gozle beklerken, yukardakine tekrar sukranlarimi ve tesekkurlerimi sunuyorum. Iyiki de bu hastalik bana gelmis. Bir senede cok degistim cok...

Ci vediamo!
AT